Beyoğlu’nun hareketli sokaklarında Rus göçmenler için bir sığınak haline gelen 1924 İstanbul’unda gastronomi yolculuğunun tadını çıkarın. Bolşevik devriminin çalkantısından kaçanlar tarafından kurulan bu restoran, bir yemekhaneden çok daha fazlasıydı; bir sığınaktı, yeni bir ülkede yeniden yaratılan şehirli yaşamın bir kesitiydi. Burada, ahşap panelli duvarların ve bardak tıngırdamalarının ortasında, kraliyet mensuplarından devlet memurlarına, bohemlerden casuslara kadar çok çeşitli müşteriler bir araya geliyordu.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çocukları için bu tesisi ziyaret etmek, kaygısız bir akşamı, eski dünyanın inceliklerini ve zarafetini deneyimleme şansını temsil ediyordu. Kültürlerin iç içe geçtiği, Rus lezzetlerinin Türk misafirperverliğiyle harmanlandığı, Mata Hari’den Greta Garbo’ya kadar her ziyaretçinin saygı gösterme zorunluluğu hissettiği bir yerdi.
Türkiye’nin saygın Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk bile restoranın sofistike atmosferinden ve buz gibi limonlu votka sunumlarından etkilenen düzenli bir müşteriydi. 80 yıllık geleneğe sahip bir İstanbul kurumu olarak titizlikle araştırılıp yeniden canlandırılarak efsanevi statüsünün her zamankinden daha parlak bir şekilde parlaması sağlandı.
Bugün, bu tarihi tesisin menüsünü incelerken, eski Doğu Avrupa favorilerini modern bir dokunuşla bulacaksınız. Rus pancar çorbasından piroşkiye, sığır straganofundan Kievski’ye kadar her yemek bir gelenek ve yenilik hikayesi anlatıyor. Restoranın zengin mirasının gerçek bir kutlaması olan, otantik Rus müziğinin sesleri ve arp, piyano ve akordeondaki canlı performansların eşlik ettiği demlenmiş votkaları ve muhteşem kokteylleri de unutmayalım. Tarihin her yudumda, her lokmada canlandığı 1924 İstanbul’a hoş geldiniz.